Kuran-ı Kerim; İslâm dininin kutsal kitabıdır. Allah tarafından Cebrail aracılığıyla Hz. Muhammed’e indirildi. Sözcük Arapçada “okudu” anlamına gelen karne den türemiştir. Yine bu sözcüğün “bir araya topladı, yazdırdı” gibi anlamları da vardır.
Kuran, Cebrail tarafından yavaş yavaş indirildi. Bu işe vahiy denilir. İndirilmesi 23 yılda tamamlandı. Kuran’ın dili, Arapça olup Kureyş lehçesiyledir. Cebrail tarafından Hz. Muhammed’e getirilen vahiyler, hemen Peygamber ve öteki sahebeler tarafından ezberleniyordu. Daha sonra da vahiy kâtipleri adıyla bilinen kâtipler tarafından parça parça yazılıyordu. Peygamber’e vahiy kâtipliği yapanlar arasında, dört İslâm halifesiyle Zeyd bin Sabit, Halid bin el-Velid, Ubeyy bin Ka’b, Sabit bin Kays, Muaviye bin Ebu Süfyan sayılabilir. Başka vahiy kâtipleri olduğu da kesindir.
Gelen vahiyler ince taşlarla ve kürek kemikleriyle deriler ve hurma dallarına yazılıyordu. Müslümanlar arasında Kuran’ın ezberlenmesi ve öğretilmesi işine büyük önem verilirdi. İslâm dininin yayılması ve Müslümanların sayılarının artmasıyla, Kuran’ı ezberleyenlerin sayısı da çoğaldı. Kuran’ın Hz. Muhammed’in sağlığındayken yazıya geçirilip, bir kitap haline getirilmesi pek düşünülmemişti. Bu onun hayatta olduğu sürece, yeni vahiyler gelme olasılığına dayanmaktaydı. Ancak Hz. Muhammed’in ölümünden hemen sonra, İslâm dininden dönenlerin görülmesi ve bunun birden bire çığ gibi büyümesi, ordu içinde ölenin olması, halife Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer’in bu konuda önlem almaya götürdü.
Bu dönemde, Kuran’ın tamamı yazılarak mushaf oluşturanların elindeki sayfaları, belli bir sıraya göre düzenlenmiş değildi. Sonunda Ömer’in ısrarı ile Ebubekir de Kuran toplanması ve bir kitap haline getirilmesine razı oldu. Bunun için önce Zeyd bin Sabit’ten bu görevin yerine getirilmesini istediler. Zeyd bin Sabit, başlangıçta kaygılandıysa da, Hz. Ömer durumu anlatması sonucu razı oldu. Önce ellerinde Kuran metinleri yazılı olan tüm Müslümanlardan bunlar istendi. Ayrıca bu metinlerin doğrudan Peygamber’in ağzından yazıldığına ilişkin, iki de şahit getirmelerini koşul koştu. Titiz bir çalışmadan sonra, Kuran metinleri birleştirildi. Hazırlanan Kuran nüshası Halife Ebubekir’e teslim edildi. Ondan sonra da Ömer’e geçti. Hz. Ömer’in ölümünden sonra kızı Hafsa’da kaldı. Hz. Ömer, Şam’a Filistin’e ve civar bölgelere Kuran’ı ezbere bilen Müslümanları gönderdi. Mekke ve Medine dışına çıkıldıkça, Arapçanın yeni ve değişik lehçeleriyle karşılaşılıyordu. Değişik bölgedeki halklar, kendi lehçelerinde Kuran’ı okuyorlardı. Bu durum, İslâm dinini ve Kuran’ı iyi bilen Müslümanları kaygıya düşürüyordu. Sonunda Halife Osman döneminde bu kaygıyı gidermek için, Kuran nüshalarının çoğaltılmasına karar verildi. Başta Zeyd bin Sabit olmak üzere, dört kişilik bir komisyon kuruldu. Komisyon önce Hafsa’da bulunan Kuran nüshasını alarak bunun doğrultusunda Kuran nüshalarını çoğalttılar. Kaynaklar bu sırada çoğaltılan Kuran nüshalarının sayısını beş ya da yedi olarak belirtirler. Bunlardan Mekke’ye, Kûfe’ye, Basra’ya, Şam’a gönderildi, öteki de Medine’de, yani halifelik merkezinde kaldı. Daha sonra bu mushafların metinlerine uymayan başka mushafların yakılması kararlaştırıldı. Hz. Osman döneminde yazdırılan Kuran nüshaları zamanla kayboldu. Ancak onlardan pek çok nüshalar çoğaltıldığı için, Kuran üzerinde herhangi bir yanlışlık yapılmadan günümüze kadar geldi. Kuran kendi içinde sürülere ve daha küçük parça olarak da ayetlere ayrılır. Büyüklü küçüklü 114 sûre bulunan Kuran’da ayetlerin sayısı 6666′dır. Sûre sayısı kesin olmakla birlikte, ayetlerin sayısı konusunda din bilginleri, az da olsa değişik görüşler ileri sürerler.
Kuran ayetleri, vahiyle geldiği sıraya göre, yani kronolojik olarak düzenlenmemiştir. İlk indirilen ayetler, Kuran’ ın 96. sûresinde yer alır. Ancak, ayetlerin yerinin Hz. Muhammed tarafından saptandığı kesindir. Kuran; iman, ibadet, toplumsal ilişkiler, ahlak vb çeşitli konularda, buyruklar, yasalar içerir. Ayrıca astronomi, fizik, insan anatomisi gibi çeşitli bilgiler de Kuran’da yer alır. |